10000 resultados para 'ingilizce 5 sinif must' 5th Grade - Unit 7.08 (must/mustn't) Verdadero o falso: por Dilekmercan. 5. sinif İngilizce Must. İNGİLİZCE ANLAMLARI BUL 6.SINIF 2.ÜNİTE Cuestionario. por Beytullahkayaca. İNGİLİZCE 6.SINIF. 5th Grade - Unit 7.09 (must/mustn't) Ordenar por grupo. Putin have to or has to into the gaps. Show example. Example: I get up early every day. Answer: I have to get up early every day. Buyapının olumsuzu mustn't ile değil can't ile oluşturulur. c) Yasaklama - You must not take any pictures here. Burada fotoğraf çekmemelisin(iz). d) Geçmişte gerçekleşmiş olması olası eylem - He must have missed the bus. Otobüsü kaçırmış olmalı. Bu yapının olumsuzu musn't have ile değil can't have ile oluşturulur. Sınıfİngilizce 7. Ünite (Party Time) Worksheet 2 (must-mustn't) yeni müfredata göre hazırlanmış eğlenceli ve renkli çalışma kağıdıdır. Ana sayfa. Forumlar. (Party Time) Worksheet 2 (must-mustn't) Konbuyu başlatan Mayk; Başlangıç tarihi 15 Mar 2018; Mayk. Profesör. Buçağ hepimizi değerli olduğumuza inandırdı, sonra da 7 sınıf ingilizce must mustn t alıştırma Prev post Hüddam İlmi Nedir? HAVAS İLMİ - buyusitesi.com. Büyük sırrı dualarla beraber bazı tertipleri içinde bulunduran havas ilmi oldukça yüksek tesiri olan bir ilimdir. Havas 22 Şub 2019 Havas ilmi konusunda geniş Sınıfİngilizce Must - Mustn't, Imperatives Testi 2 • 1704 defa çözüldü. Online 6. Sınıf İngilizce Must - Mustn't, Imperatives Testi 2. 1. You are over weight. .. A) You must eat fatty food B) You must go on a diet. C) You mustn't make sport D) You mustn't cansume vegetables nJ3Hi. MUST and HAVE TO Must ve have to çoğu zaman birbirinin yerlerine kullanılabilirler. Aralarında kullanım açısından ufak farklılıklar vardır. Bu dersimizde bu farklar vurgulanacaktır. ► Cümlede Must kullanıldığı zaman cümleyi söyleyen kişinin kendi otoritesini ortaya koyduğu ve kendi duygularını ve kişisel görüşünü dile getirdiği anlaşılır. Have to kullanıldığı zaman ise, mecburiyetin cümleyi söyleyen kişiden kaynaklanmadığı ve kendi duygularını dile getirmediği, kendi yetkisi dışından kaynaklanan bir mecburiyetten kaynaklandığı anlaşılır. Örneğin; - She must clean her room. Odasını temizlemeli. Bu cümlede odanın temizlenmesi gerektiği söylenmektedir ve bu fikir cümleyi söyleyen kişinin şahsi fikridir. - The students must study English at least ten hour a week. Öğrenciler haftada en az on saat İngilizce çalışmalılar. Bu cümledeki mecburiyet, yine cümleyi söyleyen kişinin kendi fikridir. - You have to wear a uniform int this school. Bu okulda üniforma giymek zorundasın. Bu cümlede vurgulanan mecburiyetin, cümleyi söyleyen kişiylebir ilgisi yoktur. Yalnızca okulun kuralını, yani kendi dışında oluşmuş bir kuraldan bahsetmektedir. - It will be very cold tomorrow. We will have to make a fire in the house. Yarın hava çok soğuk olacak. Evde ateş yakmak zorunda kalacağız. Bu cümlede de görüldüğü gibi şartlardan kaynaklanan bir zorunluluktan bahsedilmektedir. - My grandfather is too old. He has to walk with a stick. Dedem çok yaşlıdır. Bastonla yürümek zorundadır. ► Bazı durumlarda, mecburiyet kişinin kendi yetkisi dışında, yani harici bir kural veya yasayla ilgili bile olsa, cümleyi söyleyen kişi bu mecburiyeti benimsiyorsa "must" kullanabilir. - People have to keep quite when they are in a mosque. İnsanlar camideyken sessiz olmalıdırlar. Bu cümleyi söyleyen kişi, sadece camilerde uyulması gereken bir kuraldan bahsetmektedir. People must keep quite when they are in a mosque. İnsanlar camideyken sessiz olmalıdırlar. Bu cümleyi söyleyen kişi ise, uyulması gereken kuralı kendisi de kabul ediyor ve savunuyordur. ► Özellikle birinci tekil ve birinci çoğul şahıs kullanıldığı zaman, must ile have to arasındaki anlam farkı iyice azalır ve çoğu zaman birbirlerinin yerine kullanılabilir. Aralarındaki tek fark, “have to” alışkanlıkları ifade etmede, “must” ise önemli ve hemen yapılması gereken durumlarda kullanılır. - I have to get into my car and go to work at a quarter to seven every morning on week days. Hafta arası her sabah saat yediye çeyrek kala arabama binip işe gitmem lazım. - I have to finish a novel every month. Her ay bir roman bitirmeliyim. Yukarıdaki cümlelerde bahsedilen mecburiyet, aslında bir alışkanlıktır. - I must finish this novel till tomorrow morning. I will return it to the library. Yarın sabaha kadar bu romanı bitirmem lazım. Kütüphaneye teslim edeceğim. Bu cümlede acil bir durum söz konusudur. ► Acil durumlar söz konusu olduğunda, özne ikinci ve üçüncü şahıs bile olsa “must” kullanılır. Bu tür cümlelerde mecburiyetin kişinin kendinden mi, yoksa bir kuraldan dolayı mı ortaya çıktığına bakılmadan "must" kullanılır. - You must call the boss. He wants you urgently. Patronu aramalısın. Hemen seni bekliyor. HAVE TO ve HAVE GOT TO ► Bir sefere mahsus mecburiyet durumlarını ifade ederken, have to ve have got to kullanılabilir. İki yapı arasında anlam bakımından herhangi bir fark yoktur. - I have to / have got to water my flowers on the balcony today. Bugün balkondaki çiçeklerimi sulamam lazım. Görüldüğü gibi yukarıdaki cümle, bir kereye mahsus, tek bir eylemden bahsetmektedir. ► Fakat sürekli yapılagelen ve alışkanlık haline gelmiş mecburiyet durumlarında, yalnızca "have to" kullanılır. Bu tür cümlelerde "have got to" kullanılamaz. - I have to water my flowers on the balcony every Sunday. Balkondaki çiçeklerimi her pazar sulamam lazım. Bu cümlede alışkanlık haline gelmiş bir durumdan bahsedilmektedir. İşte böyle durumlarda have got to tercih edilmez. OBLIGATION IN THE PAST GEÇMİŞTE ZORUNLULUK Geçmiş zamanda bir mecburiyetten bahsedileceği zaman sadece “had to” kullanılır. "Must" yardımcı fiilinin geçmiş zamanı da "had to" dur. - We had to whitewash the flat before we moved in. Taşınmadan önce daireyi badana etmek zorunda kaldık. - I had to spend the whole day with my mother last Friday. Geçen Cuma bütün günü annemle geçirmek zorunda kaldım. 1 I .......... eat less sugar. a should b shouldn't c shoulds 2 If he wants to be fit, he ......... stay at home all day. a should b shoulds c shouldn't 3 ......... we do more sport? a shoulds b Should c Shouldn't 4 Shouldn't they be at school now? a Yes, they should. b No, they should. c Yes, they shouldn't. 5 Why ......... you go alone? a shoulds b should c shouldn't 6 You ........ buy these jeans. They are too expensive. a should nots b shoulds c shouldn't 7 I don't feel safe here. I .......... go now. a should b shouldn't c shoulds 8 When you talk to your teacher, you ........ be polite a shoulds b should c shouldn't 9 If you see an aggresive dog, you ........... go back carefully and go the other way around. a should b shoulds c shouldn't 10 Who ...... we pick? a shoulds b shouldn't c should Skor Tablosu Bu lider panosu şu anda gizlidir. Herkese açmak için Paylaş'a tıklayın. Bu lider panosu kaynak sahibi tarafından devre dışı bırakıldı. Seçenekleriniz kaynak sahibinden farklı olduğu için bu lider panosu devre dışı bırakıldı. Giriş gereklidir Seçenekler Şablonu değiştir İnteraktifler Siz etkinliği oynarken daha fazla format görüntülenir. *Must bir şeyin yapılmasının gerekli olduğunu söylemek için kullanılır. Türkçe'deki -meli, -malı ekine karşılık You must pay the bill before you leave the restaurant.Restarondan ayrılmadan önce hesabı ödemelisin.- You must visit the art gallery. The paintings are wonderful there.Sanat galerisini ziyaret etmelisin. Orada resimler harika- You must do your homework.Ev ödevini yapmalısın. - You are ill, you must see the doctor.Hastasın, doktora görünmelisin.- Children must keep their rooms tidy.Çocuklar odalarını toplu tutmalıdır.*Must'ın ikinci bir kullanım yeri de, kendimizin için yapılması gerekli ve faydalı şeyler için söylediğimiz I am really tired. I must go home now.Gerçekten yorgunum. Şimdi eve gitmeliyim.- Tomorrow is Jill's birthday, we must buy her a present.Yarın Jill"in doğumgünü, ona hediye almalıyızMUSTN'T*Mustn't ile insanlara ne yapmamaları gerektiğini söyleriz. - You mustn't tell lies.Yalan söylememelisin.- You mustn't be late for school.Okula geç kalmamalısın.- You mustn't eat food in class.Sınıfta yiyecek yememelisin*Şimdiki ve gelecekteki ifadeler için You must take your umbrella tomorrow.Yarın şemsiyeni almalısın.- We must go on holiday next month.Gelecek ay tatile çıkmalıyız. Bundan önceki derslerimizde, modal'ların bir kısmı anlatıldı. Bu derste ise İngilizce'deki tüm modal'lar birlikte ele alınacaktır. Modal, “Kiplik” demektir. Modal'lar yardımcı fiil sisteminden yararlanan ancak farklı fonksiyona sahip kalıplardır. Examples; - I don't walk. Yürümem. - I can walk. Yürüyebilirim. Yardımcı fiiller, anlamlarını yükleme katmazlar. Ama Modal'lar anlamlarını yükleme katarlar. Modal'ların aşağıda açıklamalı olarak verilmiştir. ► Can ...e bilmek güç, yetenek - I can walk 20 miles. Yirmi kilometre yürüyebilirim ► May. ..ebilmek olası, tahmin - He may come tonight. O bu gece gelebilir. ► Be able to ..e bilmek Can' e eşittir. - I am able to jump 30 cm. 30 cm zıplayabilirim. ► Must ...meli, ...malı Must'ta zorunluluk söyleyen kişiyle ilgilidir. Dışarıdan herhangi bir baskı yoktur. - I must sleep early. Erken yatmalıyım. Bu örnekte kişi erken yatması gerektiğini düşünmektedir ve kendi kararıdır. ► Have to zorunda olmak. Bu modal'daki zorunluluk dışardan bir gücün etkisiyle oluşur. Herhangi bir kural, kanun veya dış etken nedeniyle birşey yapmak zorunda olduğumuzda bu modal'ı kullanırız. - I have to wear uniform at school. Okulda üniforma giymek zorundayım Okulun kuralı ► Should gerekir. Her ikisi de “tavsiye öneri” anlamında kullanılır. "Ought to" ile arasında çok az bir nüans farkı vardır, aynı anlamda kullanılabilirler. - You should see a doctor. Bir doktora gitmelisin Gitmeni tavsiye ediyorum. ► Ought to gerekir. - You ought to see a doctor. Bir doktora gitmelisin. Yukarıdaki örnekle arasında fark yoktur. Modal' ların Kullanımı 1. Modal' lar çekimsizdir. Yani şahıslara göre değişmezler. 2. Modal'lar daima V1, yani fiillerin birinci hali ile kullanılırlar. 3. İki model kesinlikle yan yana kullanılmaz. Examples; - They can finish the game on time. Onlar oyunu zamanında tamamlayabilirler. Güç, yetenek - He may go abroad next year. O önümüzdeki yıl yurt dışına gidebilir. Tahmin - I may go. Gidebilirim tahmin I may not go. Gitmeyebilirim tahmin - I can go. Gidebilirim güç, yetenek I can not go. Gidemem güç, yetenek - We are able to produce more goods. Daha fazla mal üretebiliriz. Güç, yetenek - You must wait for us untill 5 o'clock. 5'e kadar bizi beklemelisin. Zorunluluk söyleyenden - You have to brush your teeth three times a day. Günde üç defa dişlerini fırçalamalısın. Zorunluluk dışardan - You should do your homework. Ödevini yapmalısın. Nasihat var. MODALS TABLO would Polite request 1 rica - Would you please pass the butter? Lütfen yağı uzatır mısın? - Would you mind closing the door? Kapıyı kapatabilir misin? - Would you please be quite? Lütfen sessiz olur musun? - I would like a cup of coffee Bir fincan kahve istiyorum. Unreal present 2 Gerçeğe aykırı geniş zaman - I would eat less if I were you. Yerinde olsam daha az yerdim. Past custom 3 Geçmişte alışkanlık - My father would take me to the park every sunday when I was a child. Ben çocukken babam her pazar beni parka götürürdü. Refusal 4 reddetme - She wouldn't tell me her name. Bana ismini söylemezdi. In indirect speech for will 5 Dolaylı anlatımda will yerine - He says,'I will go.' Gideceğini söylüyor. - He said he would go. Gideceğini söyledi. should Obligation 1 zorunluluk - You should do as I say. Söylediklerimi yapmalısın. - You shold clean your teeth every day. Hergün dişlerini temizlemelisin. Logical conclusion 2 Mantıksal sonuç - He stayed two years in England; he should speak English well. İki yıl İngiltere'de kaldı. İngilizce'yi iyi konuşuyor olmalı. Putotive use 3 Yapısal kullanım - It is odd that you should say this to me. Bana bunu söylemen ilginç. - I am sorry that this should have happened. Böyle olduğu için üzgünüm. - He suggested that we should go. Gitmemiz gerektiğini söyledi. In reported speech for shall 4 Kimi durumlarda dolaylı anlatımlarda shall yerine - Shall I open the door?' he asked. Kapıyı açayım mı diye sordu. - He asked if he should open the door. Kapıyı açıp açmaması gerektiğini sordu. In conditional clauses 5 Koşul cümlecikleri - If you should change your mind, please let us know. Eğer fikrinizi değiştirirsiniz, lüften bize bildirin. Ought to Obligation 1 Zorunluluk - She ought to go see a doctor. Doktora gitmeli. - Ought we to go now? Şimdi gitmeli miyiz? - Oughtn't she to work harder? Daha sıkı çalışmak zorunda değil mi? Expectation 2 Mantıksal sonuç - The bus should be here any moment. Otobüs her an gelebilir. - I have lived in Ankara for ten years; I ought to know it. On yıl Ankara'da yaşadım. Bilmeliyim. must Necessity imposed by the speaker 1 Konuşmacıdan gelen zorunluluk - You must be back by 11. Saat 11'den önce dönmelisin. Self-compulsion with I' and we' 2 I' ve we' ile görev duygusu - We must study hard. Sıkı çalışmalıyız. - I must keep my room cleaner. Odamı temiz tutmalıyım. Logical conclusion 3 Gözleme dayalı tahmin - She must be rich; look at the clothes she is wearing. O zengin olmalı; giydiği kıyafetlere baksana. - There must be some mistake. Bir yanlışlık olmalı. Must not prohobition Yasak - You mustn't eat too much. Çok fazla yememelisin. - You mustn't park your car here; this is a no –parking area. Buraya parketmemelisin. Buraya park etmek yasak. Used to Past custom Geçmişte alışkanlık - I used to play the guitar. Gitar çalardım. - Did she usen to live here? Burada mı yaşardı? - No,she didn't use to live here. Hayır, burada yaşamazdı. Have to Necessity Zorunluluk - I have to go to school today. Bugün okula gitmek zorundayım. Have got to Necessity Zorunluluk - I have got to go the school today. Bugün okula gitmek zorundayım. Had beter Desirability Tavsiye - We had better go early if we want to find a good car. İyi bir araba bulmak istiyorsak oraya erken gitsek iyi olur. - You'd better no be late. Geç kalmasan iyi olur. Had rather Would rather Preference Tercih - I'd rather live here. Burada yaşamayı tercih ederim. - Had you rather live here? Burada yaşamak ister miydin? Wiil future 1 gelecek zaman - He will study English next year. Önümüzdeki yıl İngilizce çalışacak. willingness 2 isteklilik - He'll do anything for money. Para için herşeyi yapar. intention 3 niyet - I will write to my folks. Arkadaşlarıma yazacağım. refusal 4 reddetme - I will not discuss this with you. Bunu seninle tartışmayacağım. predictability, logical necessity 5 beklenti,mantıksal sonuç - A lion will attack a man only when hungry Bir aslan sadece açken insanlara saldırır. - Oil will float on water. Yağ suyun üzerinde yüzer. - That will be the milkman. Bu sütçü olmalı. - Truth will out. Gerçekler mutlaka ortaya çıkar. - Boys will be boys. Erkek çocukları böyle davranır. Characteristic habit 6 alışkanlık - He will watch tv every night. Her gece televizyon seyreder. - He'll always talk for hours if you give him the chance. Ona fırsat verirsen saatlerce konuşur. disposition 7 durum - This auditorium will seat 500. Bu salon 500 kişi alır. - This watch won't work. Bu saati çalıştıramıyorum. insistence 8 ısrar - I will go there; no one shall stop me. Oraya gideceğim. Kimse beni durduramaz. promise 9 Söz verme - You will have your money tomorrow. Yarın paranı alacaksın. order 10 emir - You will wait here till I return. Ben dönene kadar burada bekleyeceksin. - All staff will leave the building at once. Tüm personel hemen binayı terketsin. - Will you sit down! Oturur musun? offer 11 ikram - Will/Won't you have a piece of cake? Bir parça pasta alır mısınız? - Who will have some coffee? Kim kahve alır? request 12 rica - Will you lend me your pen for a moment? Bir dakika kalemini verebilir misin? - Will you please pass the salt? Tuzu uzatır mısın lütfen? Shall Future with “I” and “me” 1 gelecek zaman - I shall come early. Erken geleceğim. willingness 2 isteklilik - He shall be rewarded if he is patient. Sabırlı olursa mükafatını görür. insistence 3 ısrar - You shall obey my order Emirlerime uyacaksın. intention 4 niyet - We shall stop your pocketmoney if you don't behave yourself. Eğer iyi davranmazsan cep harçlığını keseceğiz. suggestion 5 teklif - Shall we go to the movies tonight? Bu gece sinemaya gidelim mi? an offer to help 6 yardım önerisi - Shall I give you a lift? Seni arabayla bırakayım mı? Legal and quesilegal text 7 kanun metinleri The landlord shall maintain the equipment in good repair. Ev sahibi ekipmanı iyi durumda bırakmalıdır. religious texts 8 dinsel metinler - He who digs a pit shall fall into it. Eden kendine eder. - You shall not steal. Çalmayın! Can present ability 1 yetenek,yapabilme - I can use a typewriter perfectly. Mükemmel daktilo kullanırım. - Our team can easily beat yours. Takımımız sizinkini kolaylıkla yenebilir. have the chance to 2 bir işi yapmaya fırsatı olma - We can stay home and watch tv tonight. Bu gece evde kalıp TV seyredebiliriz. be allowed to 3 Bir işi yapmaya izinli olma - Pamela can go job is finished. Pamela artık gidebilir. İşi bitti. ask for permission 4 izin isteme - Can I use your pen for a moment? Bir dakika kalemini kullanabilir miyim? - Can I go out, mum? Anne, dışarı çıkabilir miyim? possibility 5 olasılık - He can meet you at the station. Seninle istasyonda buluşabilir. know how to 6 bir şey yapmayı bilmek - She can speak spanish. O, İspanyolca konuşabilir. suggestion 7 öneri - If you have little money, you can eat in a caferia. Eğer az paran varsa, bir kafeteryada yemek yiyebilirsin. theoretical possibility 8 kuramsal olasılık - Anybody can make mistake. Herkes hata yapabilir. Could past ability 1 geçmişte yetenek - I could swim well when I was young. Gençken iyi yüzebilirdim. possibility 2 olasılık - I could help you. Sana yardım edebilirim. - It could rain tomorrow. Yarın yağmur yağabilir. polite request ask for permission 3 rica,izin istenmesi - Could I borrow your pen? Kalemini ödünç alabilir miyim? - Could you help me? Bana yardım edebilir misin? - Could I smoke here? Burada sigara içebilir miyim? unreal 4 gerçeğe aykırı geniş zaman - If we had more money, we could buy a better house. Eğer daha çok paramız olsaydı, daha iyi bir ev alabilirdik. in indirect speech for can 5 dolaylı anlatımda can yerine - “I can use this.”she said. "Bunu kullanabilirim." dedi. - She said she could use that. Onu kullanabileceğini söyledi. May factual possibility 1 olasılık - Be careful! That road may be slippery. Dikkatli ol! Yol kaygan olabilir. -Where is Jack? Jack nerede? -He may be at home. Evde olabilir. future 2 gelecek zaman - I may visit you tomorrow. Seni yarın ziayret edebilirim. asking for and granting permission 3 izin isteme ve verme - May I borrow your pen for a moment? Kalemini bir saniye ödünç alabilir miyim? -Yes, you may. Evet, alabilirsin. benediction and malediction 4 dualar,beddualar - May he lie in peace! Huzur içinde yatsın. - May he never set foot in this house again! Bir daha bu eve ayak basmak ona kısmet olmasın. might possibility 1 olasılık - She might get a scholarship this year. Bu sene burs alabilir. - Might he come tomorrow? Yarın gelebilir mi? indirect speech for may 2 dolaylı anlatımda may yerine - He said ”You may borrow my pen.” "Kalemimi ödünç alabilirsin." dedi. - He said I might borrow his pen. Kalemini ödünç alabileceğimi söyledi. Modal verbs are used to express an opinion or attitude about a possible fact or to control a possible action. All modal expressions are about the speaker’s or writer’s own view and they reflect their ideas. Look at the sentences below to indentify the difference between modal verbs and verbs. - He is the new student in the classroom. I know this and I am not expressing any opinions about it. It is a fact. - That boy must be the new student. He sits by himself and doesn't talk to anybody. I am expressing my opinion about the new student in the classroom and I explain the situation with the evidence I have. - Mary always goes running at the weekends. This is a fact and I don't express my attitude or opinion about it. - Mary should go running. She has put on weight recently. I am expressing my opinion about Mary and her weight. - My brother can swim. That is the fact. Nothing subjective. - Your brother can go if he finished his homework. This a kind of permission or controlling an action. Most modal words can be divided into two types of meaning; 1- The speaker or writer decides how certain something is by prediction. The meaning is about the degrees of certainty, possibility, likelihood and doubt. - They can't be home now. The lights are off and noone answers the phone. - That must be Jane.The speaker hears the doorbell and predicts who it is. A Are you going to Dave's party? B Well, I may go. But I haven’t decided yet. 2- The speaker or writer wants to control or direct’ the action. They give and refuse permission. They talk about obligation and necessity. They talk about how they would like the world to be - You can stay at home if you feel tired. Mum is talking to her child and gives permission to stay at home - He should try harder to find a job. - I needn't study for the test. I already know all subjects. - We mustn't waste our time playing PC games all day long. The table below shows all modals in Engish laguage with definition of use and examples; ► CAN Use Examples ability to do sth. in the present I can speak French fluently. permission to do sth. in the present Can I use your pen? request Can you pass me the salt, please? offer I can give you a ride to the school. suggestion Can we have dinner outside? possibility She can come anytime. ► COULD Use Examples ability to do sth. in the past I could ride when I was five. permission to do sth. in the past I could stay home at night back then. polite question Could I have your name, please? polite request Could you please open the window? polite offer I could give you my coat if you are cold. polite suggestion Could we have a picnic at the weekend? possibility It could get very hot in İstanbul in summer. ► MAY Use Examples possibility Our teacher may be ill today. permission to do sth. in the present May I go out for a second? polite suggestion May I tell you something? ► MIGHT Use Examples possibility less possible than may The postman might come today. hesitant offer Might I help you? ► MUST Use Examples force, necessity You must see a doctor. You look really bad. possibility The light is on. They must be at home. advice, recommendation We must visit Thailand one day. It is a beautiful country. ► MUST NOT / MAY NOT Use Examples prohibition must is stronger You mustn't speak during the exam. You may not smoke in here. ► NEEDN'T Use Examples sth. is not necessary I needn't buy a new skirt. I have almost 20 of them. ► OUGHT TO Ought to is very similar to should but it sounds less subjective. Use Examples advice You ought to sleep early if you have an exam tomorrow. obligation We ougth to tidy up before we leave the classroom. ► SHALL "Shall" is used instead of "will" in the 1st person singular and plural. Use Examples suggestion Shall we go and see a movie tonight? ► SHOULD Use Examples advice You should wear your scarf. It is snowing outside. obligation You should keep silent in a library. ► WILL Use Examples wish, request, demand, order Will you please bring my book tomorrow? prediction, assumption I think John will be fired after this meeting. promise I will always love you. spontaneous decision - What would you like to eat, sir? - Well, I will have a slice of pizza. habits He talks too much. He will talk for hours nonstop. ► WOULD Use Examples wish, request more polite than will Would you listen to me carefully, please? habits in the past He would always say nice words to me back then. Modals Testleri Modals Testleri Çöz Tebrikler - Modals Testleri adlı sınavı başarıyla tamamladınız. Sizin aldığınız skor %%SCORE%% en yüksek skor %%TOTAL%%. Hakkınızdaki düşüncemiz %%RATING%% Yanıtlarınız aşağıdaki gibidir. Tamamlananlar işaretlendi. 1234567891011121314151617181920Son Diğer Modals testlerini çözmek için aşağıdaki testi çöz linkini kullanabilirsiniz. .Anahtar Kelimelermodals test 375modals testleri 86modal testleri çöz 17 Sponsorlu Bağlantılar

7 sınıf ingilizce must mustn t alıştırma